14 Kasım 2012 Çarşamba

Anlatıcı


Sevgili İnci,

Beethoven Große Fuge, gerçekten büyük müzik. Gürültülü ve yorucu. Pek çoğumuzun hayatı gibi. Orasından burasından çekiştirdiğimiz, payımızı aradığımız bir değerler bütünü içinde, başımıza gelen haksızlıklara isyan ediyoruz. Fuge bir isyan içinde. O gürültü, o mücadele bitmiyor. Große Fuge’ün sonunda, o gürültünün arasında bir anda tüm müziği aydınlatan, zamanı durduran büyük bir uyum an’ı var. Bir son söz… Hatta, o an’a kadar hiçbir şey söylenmemiş ve birikmiş olan her şey bir anda söyleniyor gibi… Bu müziğin o anında senin tiyatrocuların bahsettiği katharsis midir bilmem; defalarca dinledikten sonra bile, insanın gözüne toz kaçıyor. Ne hissediyorum? Bugün, bu akşam, umutsuzluk hissettim, ölümün çok yakın olmasını hissettim ve iyilik, peygamberlerin iyiliğini hissettim, büyük bir kalp... Hepsi aynı anda var. Bu benim ölümüm mü, benim kalbim mi? Sonuçta her zaman dinlenebilecek bir müzik değil bu. Bu müziği senin elektronik ortamdan dinlememeni tercih ederim. Bunu canlı dinlemeni çok istiyorum, canlı dinlediğimizi hayal ettim. Neden? Şimdi açıklamak zor; ama sanırım anlamlı, güzel bir nedeni var. Bu müziği galiba biraz da görmek lazım. Böyle bir konser olup olmadığı takip edeceğim. Rastlamak zor olmaz.

Bazı insanlar büyük umutsuzluklar hissettiğinde bir yolculuğa çıkar ya… Sanırım boşluğa mektup yazmanın – bir yolculuk kadar olmasa da – rahatlatıcı ve avutucu bir etkisi var. Eğer birine bir şey anlatmıyorsan, anlatacak bir şeyin olmuyor. İlkel tasarımımızın kalıntısıdır herhalde, insan anlatmayacaksa, duymuyor, görmüyor da. Anlatmayınca ölüyorsun, zombi oluyorsun. O yüzden sen olmadığında, sen yanımda varmışsın ve beni dinliyormuşsun gibi, sana anlatıyorum bazı şeyleri. Yorumlarını alıyorum, genelde sessizce dinliyor, bazen takdir ediyorsun beni. Bazen, eğer yeterince havaya girmişsem, inan ki cevap verip, eleştiriyorsun. Bu tabii, olunca çok güzel oluyor. O zaman diyaloglar tekrar tekrar dönüyor. Güzel bir cümle bulunca bunun aklımda tekrarını oynatıyorum. Memnuniyet içinde… Kesinlikle acıklı ya da saçma değil, gayet güzel, tatlı bir oyun bu.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder