Sevgili İnci,
Beethoven’ın babası ayyaş bir adam. Adamın küçük Ludwig’in sırtından para kazanmak dışında kayda değer bir projesi yok. O dönemde Avrupa’da müzisyen – besteci çocuklar ailelerine ciddi para kazandırabiliyordu. Küçük çocukların piyanoda zor parçaları çalmaları takdir ve hayranlıkla karşılanıyor, çocuğa ihsanlar veriliyordu. Müzikle ilgisi olmayan babası Ludwig’in yaşını olduğundan küçük göstererek bir süre şehir şehir gezmiş, ama umduğu ilgiyi bulamamış.
Beethoven tek başına yolculuk edebileceği yaşa gelince, kendini Mozart’a tanıtmak için Viyana’ya gidiyor. O zaman müziğin ve belki de sanatın başkenti Viyana... Mozart’ın konumu sağlam değil, pek parası yok, ama şöhreti büyük... Mozart’a haber veriliyor: “seni Ludwig van Beethoven adında bir çocuk görmek istiyor, çok güzel piyano çalıyormuş”. Mozart sıkılarak kabul ediyor, kendisi o sırada bir davette şov yapmakla meşgul. Ludwig içeri giriyor. Mozart, karşısında uzun boylu sıska bir delikanlı bulunca gülüyor, “yav senin neren çocuk, kocamansın sen!”. Ludwig diyor ki : “ben on yedi yaşındayım”. Mozart şaşırıyor : “üstelik yaşını göstermiyorsun, seni daha küçük sanmıştım” Mozart o tarihte otuzlu yaşlarda...
Beethoven davetlilerin meraklı sessizliği içinde piyanoda önceden hazırlandığı bir parça çalıyor. Hiç fena değil, ama Mozart kuşkuyla yaklaşıyor, delikanlının önüne daha önce görmüş olamayacağı notalar koyuyor. Ludwig zorlanmıyor, hatta emprovizasyon yapıp, devam ettiriyor müziği. Mozart çok beğeniyor delikanlıyı, davetteki züppelere “bu çocuğa dikkat edin” diyor. Sonra aralarında şu diyalogun geçtiği rivayet ediliyor:
Ludwig : Ben de sizin gibi operalar, senfoniler bestelemek istiyorum. Ne yapmalıyım?
Wolfgang : Onlar için daha erken, senin öncelikle...
Ludwig : Ama siz...
Wolfgang : Biliyorum, ben senden daha küçük yaşta o tür müzikleri bestelemiştim.
Ludwig : Evet, o zaman?
Wolfgang : Ama bir fark var.
Ludwig : Nedir?
Wolfgang : Ben kimseye neyi nasıl yapacağımı sormamıştım.
Ludwig : Anlıyorum...
Bu diyalogun yaşanıp yaşanmadığı bilinmez tabii, ama bence Mozart’ın karakterine gayet uygun bir diyalog.
Ludwig kesinlikle çok çalışkan bir adam, elbette çok yetenekliydi, ama “prodigy child”lığın ekmeğini yemiş biri değil. İlk yaptığı müzikle, sonuncusu arasında inanılmaz, gerçekten inanılmaz bir mesafe var. Şu açıdan bana moral veriyor: Belki ben de zaman içinde daha güzel şeyler yazarım, bir şeyler üretirim... Sırtımı verecek bir yeteneğim yok, ama azimliyim. Şu Dağlarca’nın hayal ettiği büyük kütüphanede bana ait küçük bir şey olur belki. Neden olmasın?
Bugün pek çok açıdan unutulmayacak bir gündü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder