9 Şubat 2012 Perşembe

Lego

Sevgili İnci,
Bir saat kadar önce mektuba başladığımda kendimden bahsediyordum, bambaşka ve sevimsiz bir şey yazıyordum. Sonra “lego” kelimesi işi bozdu. Daha neşeli şeyler aklıma geldi. Diyorum ki İnci, lego büyük oyuncak... Şu ıssız blog’dan, tarihe not ediyorum : dünyada çok şey lego olacak. Kehanetim budur...  
Herkes kapitalizmin dizginlenmesini istiyor. Herkes regülasyondan, kurallardan, şemsiyelerden bahsediyor. Büyük kapitalistler, patronlar dahil, bunu istiyorlar. Time’da okumuşsundur bunları. Koca koca CEO’lar oturmuş, Warren Buffet ağzı ile konuşuyorlar, "dünya böyle devam etmemeli" falan diyorlar. Lego bu duruma uygun, yani akılcı bir kapitalizm, capitalism v2.0... Legonun parçaları ve onların tasarlanması regülasyondur. İstediğin şeyi eklemleyemiyorsun, kullanacağın parça o dünyanın kurallarına, standartlarına uygun olmalı. Lego parçasına bant yapıştırılamaz, parçalar bükülmez, yamultulamaz. Sistemin onaylamadığı bir şey bütüne eklenemez. Ama parçalar belirlendikten sonra, onların kullanımı serbest. Dünyanın beklediği değişim bence bu. Bir gün, uygarlık düzeyimiz, servis ve ürünleri oluşturan lego parçalarının küçüklüğü ve karmaşıklığı ile ölçülecek. Çok küçük lego parçaları, çok karmaşık tasarımlara gidiyor ya, dünya da öyle olacak...
Sevimsiz binanın içindeyim. Mesela Superonline var, Doğan Telekom var. Bu binaya kablo çekiyorlar. Sonra insanlara modem satıyorlar ya da ödünç veriyorlar. Sonra biz internete giriyoruz. Çeşitli tarife seçenekleri var. Her yerde, her sektörde aynı şey... Lego dünyasında bunlar çirkin modeller. Kimse binaya ayrı ayrı kablo çekmemeli, o ne israf öyle? Fiber kablo binanın demirbaşı olmalı. İnşaatçılar istedikleri üreticiden fiber alıp, şebekeye bağlantı kuracaklar. (Lego 1) Modem servis sağlayıcıdan değil, Kadıköy’den alınacak. 40 tane üreticisi var modemin, ister Türk malı, ister Çin malı. (Lego 2) Sonra servis sağlayıcı seçeceğiz, diyelim Superonline’ı seçtik. (Lego 3) Her servis sağlayıcı standart her modem ve standart fiber altyapı ile çalışacak. Normalde bir sürü  tarife var. Bu kadar çok seçeneğe gerçekte tüketicilerin ihtiyacı yok. Tarifelerin hepsi regülasyonca onaylanmış pool tarifeler olacak, gayet esnek ve iyi tasarlanmış, 3-5 tarifeden fazla olmayacak. Servis sağlayıcı tarife pool’undaki tüm tarifeler için bir katsayı önerecek. Firmanın tek “pricing” aktivitesi bu katsayıyı belirlemek olacak. İstediğimiz tarifeyi alacağız. (Lego 4) Hatta tarifenin bir önemi de olmayacak, sistem bize otomatik olası en ucuz faturayı çıkaracak. Çok kullanan çok, az kullanan az ödeyecek, bu kadar basit. Mesela, servis sağlayıcıya bir arkadaşını getiren, ücretsiz bir şey kazanmayacak. Bu tarz modellerden bıkmadık mı artık? Bunların tüm sürece, tüm endüstriye ne faydası var?
Sonuçta ne olacak? İnsanlar kolayca, özgürce internet servisi alabilecek. Her şey özel teşebbüs marifeti ve regülasyon şemsiyesi ile olacak. Aslında hiçbir inovasyona ve yarara dönüşmeyen aktiviteler önlenecek. DSL servis sağlayıcının marketing ve advertising aktiviteleri gibi. Bir ürünü alırken, onun reklam masraflarını neden ödeyelim ki? Bundan daha mantıksız ne olabilir?
“Bu modelde servis sağlayıcı olmak hiç karlı olmaz” diyebilirsin. Ama olmasın zaten... DSL servis sağlayıcılık çok karlı bir iş olmamalı, basit bir iş bu. İnovatif bir iş değil. Küçük oyuncuların dahil olabileceği, çok rekabetçi, az karlı bir iş olmalı. DSL servis sağlayıcı, bir takım içerik servisleri sunabilir. Bir içerik kütüphanesi kurup, bizi o kütüphaneye eriştirebilir. Bunlar güzel şeyler, oralarda farklılık yaratabiliyorsa, yaratsınlar..
Düşünsene, GSM şirketlerinin marketing’inde yüzlerce kravatlı, topuklu ayakkabılı şahsiyet var. Telefon faturalarında neden onların da parasını ödüyoruz ki? Telefonla konuşalım, sistem o operatörde konuşabileceğimiz en uygun fiyatı belirleyip faturayı bassın. Aylık 250 MB interneti 6 TL’ye satıyorlar, ama müşteri o paketi almazsa 500 TL fatura çıkarıyorlar. Bu çok saçma. Telekom şirketleri, genele hiçbir fayda sağlamayan marketing aktiviteleri yerine, yeni teknolojilere ve yeni içeriklere yatırım yapmalıdır. Bunu teşvik edecek bir altyapıyı da regülasyon oluşturmalı. Ve evet, bu bence gayet serbest bir piyasa olur, ama oynanacak lego parçalarını baştan seçmeliyiz. Kullanışlı, başka parçaların eklenmesine müsaade eden, güzel, dayanıklı parçalarımız olmalı. Bu tarz yapılanma rekabeti öldürmez, ama rekabeti yaratıcılığa ve yeni teknolojilere itecek. Yaratıcı ve yenilikçi olmayanın rekabet edecek bir numarası olmayacak...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder