13 Nisan 2012 Cuma

Can Sıkıntısı

Çingene kız çöp topluyor. Normalde erkekler yapıyor bu işi, ama Çingene kızlar da yapıyor. İki tekerlekli, boyundan büyük araba-sepeti var. Sokak köpekleri acımasız, iyi giyimli insanlara havlamıyorlar, sürekli çöp toplayanlara havlıyorlar. Kokudan mı acaba? Kızın yanından geçtim, kız kokmuyordu, ama belki de köpeklerin aldığı benim alamadığım bir sürü koku vardı. Çingene kızın yanında gerçekten aslan parçası bir alman kurdu var, sürekli o kızın yanında gezen bir köpek, belli. Kurt, orada bir yerleri kokluyor ve kıza yolun karşısından havlayan mahallenin köpeklerini hiç kaale almıyordu. Kız, kurda “sen de havlasana! Rezil ettin bizi!” dedi gülerek. O kadar güzel güldü ki... Ben de güldüm. Ne güzel kız...

***

Nerede bu çingenelerin erkekleri? Ne iş yaparlar, nerede çalışırlar? Bizim gibiler, hem de değiller. Bizim gibi olan kısımlarından gurur duyuyorum. Bize ait bir şeyin güzel olması insanı mutlu ediyor. Kız bana bir demet gül uzattı: “Bir tane almaz mısın abim?”. “Yok ki beni seven, kime vereyim gülü?” dedim gülerek. “Abi, seni nasıl sevmiyorlar?”

***

İnsanlara dair kütüphanem fakir. Yani işin doğrusu, tanımıyorum insanları. Yüzlerinden, tavırlarından anlamıyorum bir şey. Çocukluğumda ve sonrasında da, yüzlere fazla bakmıyordum, insanlar ne yapıyor çok ilgilenmiyordum. Bazı insanlar var, dikkatimi çekiyor, hep etraflarında ne olup bittiğini kontrol ediyorlar. Bakıyorlar, biliyorlar. Bunu eskiden ayıp bulurdum, şimdi ise biraz güzel, çokça ilginç buluyorum. Artık küçümsemiyorum bu özelliği. Çok insan görmek, çok insan tanımak, gördüğüm insanların ciğerini okumak isterdim. “İçedönük ve dışarıyı da iyi-kötü idare eden” bir yapım var. Çok insan böyle...

***

Dün bir toplantı yaptık. Şapkadan tavşan çıkarmamız gerekiyor, diye bir şey söyledim. Hedefimiz “2012 yılında şapkadan tavşan çıkarmak”; yani hep yaptığımız işleri yapmanın ötesinde, herkesi şaşırtacak bir otomasyon olsun, iyileşme olsun istiyorum... Bazı örnekler verdim. Mesela bize bir excel geliyor, excel’e göre tanımlamalar yapıyoruz. “Bir program yazın, excel’i üzerine sürükleyip bırakınca tanımı yapsın” dedim. Sunumunu yapacağımız, övüneceğimiz işler çıkaralım istiyorum. Bir süredir bunun üzerinde duruyorum. Yeni mezun capcanlı çocuklar var, önlerine gelen işleri yapıyorlar, ama ötesini sorgulamıyorlar. Oysa, çok güzel işler yapabilirler. “Dönüp baktığınızda, “her ay şu raporu yaptık, şu tanımı yaptık, bu process’i çalıştırdık, şu problemi düzelttik” deyip övünemezsiniz” gibi şeyler söyledim.

***

Ofisteki oturma yerleri ızgara düzeninde. Hiç bir disonans yok. Herkes oturuyor şu an. Kafka’nın ofisi gibi burası. Ne kadar yaşamıyoruz...

***

Kızım ile iletişim, kaliteli zaman falan deyip duruyorum. Ama ne zaman başbaşa kalsak, çok da özel şeyler paylaşamıyoruz. Giremiyorum içine bir türlü. Onu sevdiğimi biliyor, bunu hissettirdiğime inanıyorum. Bazen çok da eğlendiriyorum onu, havamdaysam, çok gülüyor bana. Bu da iyi! Ama konuşmuyor, anlatmıyor. Yapısı mı öyle, ben mi beceremiyorum?

***

Öğlen yürüyüşü vakti geldi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder